Pazarlarla El Ele Tutuşmak
- Başak Aksoy
- 11 Eki 2024
- 2 dakikada okunur

Bu ara dalıp dalıp gidiyorum bir yerlere. Nereye gittiğimi bilmeden düşüncelerin içinde kayboluyorum. Kendimi nasıl tanımlayabilirim onu düşünüyorum mesela. Hayatımdaki rollerimden mi başlamalıyım? Birinin kızı, birinin arkadaşı, birinin sırdaşı, birininse ev arkadaşıyım.. Yapmayı sevdiğim şeylerden mi bahsetmeliyim ya da günlük hayatımda sık sık yaptıklarımdan mı? Ufacık anların fotoğraflarını çekmem belki hep bundandır. O ufacık kare düşer önüme hep tam ben düşerken düşüncelerin ağına. Çekip çıkarır beni düşüncelerimin ip yumağından. Pazar günlerini severim mesela. Çocukluğumun sıcacık olduğu o günlerde herkesten önce kalkıp ses çıkartmadan odamdan çıkmamı hatırlarım. Evimizin alt katında bulunan mutfaktaki sedirde sabahları kimse uyanmadan uzanırdım kış aylarında. Annemin kokusu sinmiş battaniyeyi üzerime alıp televizyonu sesi en kısıkta büyük bir heyecanla açardım. En sevdiğim çizgi film karşılardı beni, tam bitmesine yakın benim gibi erkenci olan babam yanıma gelir, kollarının arasına alırdı beni, hiç üşümezdim o zaman. Çizgi filmimin bitmesini bekler, benimle birlikte büyük bir heyecanla izlerdi. Sonrasında benim zamanım biter, birlikte olan zamanımız başlardı. Kovboy filmlerini hiç sevmememe rağmen büyük bir keyifle izlerdim babamla. O an sonsuza kadar sürsün gitsin isterdim. Hala her pazar sabahları koltukta bir şeyler izleyerek kucaklarım bu anı. Sonrasında annemin ayak sesini duyarım, yanımıza gelip sıcacık gülümsemesiyle öperdi bizi, ilk iş suyu koyardı ocağa. Bu babamla benim dışarı çıkma habercimiz olurdu, koşarak büyük bir hevesle değiştirirdim üstümü, kapının önünde oluverirdim. “Hadi baba!!” Pazara gitmek babamla yapmayı en sevdiğim şeylerden biriydi. Babamı görünce insanların gözünde aydınlanan gülümsemeye şahit olmak, birbirlerine hal hatır sorarken annemin isteklerinin birini bile unutmamasını büyük bir keyifle izlerdim. Güzel anların içerisindeyken genelde anlamayız, sonradan düşünür ve ne kadar güzel bir an diye düşünürüz ama ben o anın içerisindeyken bile biliyordum kalbimin ne kadar mutlulukla ve sevgiyle dolduğunu. Babam poşetleri bana taşıtmaya kıyamazdı. Nazlanırdım, gönlüm olsun diye en hafifinden dereotu ve maydanozu koyduğu poşeti elime verip başımı okşardı. Elleri ağırlıktan nasır olur ama bana hiç çaktırmaz, kıyamazdı babam. Her zorlandığımda bu hissin tekrar tekrar elimden tuttuğunu hissederim hep. Ne zaman zorluğa düşsem pazarlar elimden tutar. Ertesi günün okul günü olmasına rağmen en sevdiğim günün açık ara hep pazarlar olması biraz da bu yüzdendir.
Comments