Şenliği Kendinden Olan Bir Meydan
- Başak Aksoy
- 6 Eki
- 2 dakikada okunur

"Ben sadece bilinç içeriklerimi ve algılarımı biliyorum. Bu içeriklerin veya algıların dış dünya denilen bir gerçekliğe dayandıklarını, onların sonucu olarak bende meydana geldiğini kesinlikle bilmiyorum. Bunu bilmem için kendi kendimden çıkmam ve bu algıların gerçek bir şeye karşılık olduklarını görmem gerekir. "Ama bu gerçek dediğim şey hakkında neye sahip olabilirim? Yine ancak bir algıya değil mi? O halde gerçek (varlık) algıdır; varolmak algılanmış olmaktır."
Bir şehri, bir semti hatta bir mahalleyi bile biliyorum demek bana gün geçtikçe daha da zor geliyor. Sebebini bilmiyorum. Fakat ezbere bildiğimden emin olduğum bir sokaktan geçtiğimde günün farklı bir yüzünün cephelerde gün ışığıyla beni selamlıyor oluşu beni aslında pekte bilmiyormuşum demenin girdabına sokuyor. Bu his hem bazen yertsiz ve yurtsuz hissettiriyor hem de yeniden çocuksu bir istekle içimde keşfetmenin şevkine beni götürüyor. Bazen kısa ya da uzun süreli deneyimleme şansı olduğum şehirler, semtler ve mahalleler hakkındaki önerilerimi soranlar oluyor. Böyle bir istek karşısında hem ne yapacağımı bilemiyor hem de açıkçası biraz tedirgin oluyorum. Hele deneyimlediğim o "mekan"ı (her seferinde şehir vs dememek için böyle bahsedeceğim) kısa süreli deneyimleme şansım olduysa bu endişem daha da artıyor. Çünkü insanlar gibi mekanları da deneyimlememizdeki sağlıklı bir çıkarım için bana kalırsa bir süre geçirmemiz gerekiyor. Çünkü şehirleri de tanımamız için insanlarda olduğu gibi farklı zamanlara ve tanışık olduğumuz anlara ihtiyacımız var. Bu sürenin bir matematiği yok, bazen 3 hafta, bazen 2 ay bazen yıllar sürebilir zihnimizdeki bu denetim tamamlığına ulaşmamız. İşin aslı şu, ben o mekanın ve insanın kışını deneyimlediysem yazını bilmiyorum, yazını biliyorsam, gecesini bilip gündüzünü bilmiyorsam, hüznüne şahit olmadıysam, bir bayram coşkusunu görmediysem deneyimlemediysem tam anlamıyla onun hakimi miyim?
Kendime karşı bile onun kefili olabilir miyim?
Bana göre hayır.
Dolayısıyla deneyimlerim hem başkaları hem de gelecekteki kendim için oldukça toy birkaç andan ibaret olur, katmanlaşsa dahi benden başkası için bendeki anlamı karşılamayabilir. Hatta bazen birkaç gün sonraki bende bile bu yaşanabilir, zihnimdeki mekan kalıcılığını sağlayan şey sadece anılarım ve o an zihnimden geçen belleğimde ufacık yer edinen algılarım aracılığıyla bana katılan deneyimlerimdir. Bunlar tek başına bir ömür var olamaz, bir fotoğraf, bir koku, bir ses, o anın paylaşımcısı olan başka bir kişi ile tekrar tekrar benimle kalır, bana eşlik eder. Fakat bunun bile aynı oranda kalıcılığı olabilir mi ya da benimle kalması gerekir mi, işte bu da kocaman bir soru işareti zihnimde
Şenliği kendinden olan bir meydandayım.
Işıkları çocukluğumda babamın götürdüğü panayırlardan bile parlak.
Kendinden mevcut renkleri var.
Tonları bildiğini sanan ben yeni tanışıyorum bu renklerle.
Her yeni doğan gün içimde çocuk sesleriyle şen şakrak çadırlar kuruyorlar.
İçinde insanların mutlu olduğu bir çadır..
Ait olduğu, var olduğu, bir olduğu..
"Bu dünyanın bir parçası olabilir miyim" sorusunu sormadığı, sorgulatmadığı..
İçinde koşulsuzca var olunan,
O.
Var eden.
Burada hayal ettiğim gibiyim
Hayal ettiğim kadarın ötesinde Üretiyorum, Ürettiriyorum dahası seviyorum..
Tüm dünyaya iyi gelebilecek kadar güçlü hissediyorum.
Çoğunlukla ne dediğimi bilmiyorum
Ama o dünyayı taşıyabilir gibi
Sanki o dünyada her yere taşınabilirim gibi


Yorumlar