Anlar, Anılar ve Diğer Kesişimler
- Başak Aksoy
- 13 Ara 2021
- 2 dakikada okunur
"Anılar, garip ya işte, "geçmiş" şeylerin taşıyıcıları oldukları halde "şimdi-burada"ki ilişkinin en önemli temelini oluştururlar şu
anda kurduğumuz, hep, daha önce kurulmuşlukların üstüne kurulur; bunları "şimdi"ye taşıyanlar da anılardır."

Yaşadığımız bu kısacık ömürde şayet tamlıktan geçen bir yol varsa şüphesiz bize geri dönütü en erken ama bizdeki yansıması bir o kadar geç olan anlarda. Bugün yaşadığımız bir rastgeliş, hissettiğimiz yeni bir duygu ya da bizi sıkıştıran ancak bizi yola çıkartan bir sürü yaşam olgusuyla karşılaşıyoruz hayatta. Çoğunun bize dönütünü geç fark ettiğimiz bir sürü anı zerreciği hayatımızın her yerini sarmış durumda anlayacağınız...
Peki neden anlara anılara yaşadığımız o süre içinde sahip çıkmıyoruz? Neden faydalarını, iyi kilerini ya da güzelliklerini o an içinde fark edemiyoruz? Nedir bizi bu hissedeceğimiz bu dürtüden alıkoyan?
Hayatımızın kendimizi keşfetmeye başladığımız süre zarfları içinde tanıştığımız onca sima, mekan ve zaman var. Bunların bazıları aitlik kavramımızın içine girmeden de bizim için doğru ya da bize uygun hissettirebilir hatta hissettiriyor da birçok noktada. Kendi adıma
konuştuğumda hayatın bu yanlarını ve getirisini fark etmeye başladığım andan itibaren sürekli bir doyumsuzluk içindeyim galiba... Bahsettiğim çokluk ya da daha iyilik kavramından ziyade aslında farkındalık üzerine. Çünkü eğer böyle bakarsak yaşadığımız hayata, zaman zaman bize ömür törpüsü olarak gelebilecek ya da çevre bağlamının bizim için böyle tanımlayabileceği durumlarda biz o çembere girmeden yaşadığımız bu hayatı her anından keyif aldığımız ve dolu dolu yaşadığımız zamanlar bütününe çevirebiliyoruz. Günlerin diğerine çıkması ya da gece sonunun tahmin ettiğimizden çok farklı yerlere varması bizim akışına yaşadığımız bir rastlantılar bütünü olmaktan uzaklaşıyor. Ve bizler gerçekten istediğimiz, hissettiğimiz ve bize iyi gelen şeylere sımsıkı sarılırken buluyoruz kendimizi, bakın işte bu kısmı rastlantısal ama kendimize bu şansı vermemiz tamamen hayatın diğer kısımlarında olduğu gibi bir mücadelenin ürünü.
Aslında günler, aylar, yıllar içinde kişinin kendine sormaktan kaçındığı ama oldukça önem arz eden soru şu?
Kendimi tanımaya, kendim olmaya ve hissettiklerime sahip çıkmaya ve dolayısıyla kendime ne kadar şans verebilirim?
Evet,
şüphesiz hayat bir süreç ve süreçlerin birleşiminden geçen kocaman görünen kısa bir yolculuk bu süreçte doğumumuzdan itibaren tek başımıza olmuş olsakta yanımıza eklenen bir sürü eklentiler ve bunların hayatımızda rolleri var. Bazıları sanki bizi dünyada olduğumuz
süre zarfında kucaklayacakken bazıları ise önümüze takılmamız için bir sürü engeller koyacak şüphesiz. Sevgimizin koruma ya da engel koyma ile belirlenmediği daha komplike bir düzenle ilerleyecek olan bu ikili ilişkilerde bazılarına kocaman sarılacak, sevecek ve onunlayken her daim evde hissedecekken bazılarıyla işi, ilişkiyi, geçirilen zamanı noktalamak isteyeceğiz hemen.
Sarılmaların çok olduğu nice yola çıkışlara, anlara ve bu yolculukta sımsıkı el ele tutuşmalara...
Kommentit